KİTABIN ADI: DEĞİŞEN KAFALAR
KİTABIN ÖZGÜN ADI: DİE VERTAUSCHTEN KÖPFE
YAZARIN ADI:THOMAS MANN
YAYINEVİ: CAN
BASIM YILI:2011
SAYFA SAYISI:124
ÇEVİRİ:KASIM EĞİT-YADİGAR EĞİT
TÜRÜ:ROMAN
KAPAK TASARIMI:AYŞE ÇELEM DESİGN
KAPAK RESMİ:SHUTTERSTOCK/DMİTRE RUKHLENKO
ARKA KAPAK:
Thomas Mann'ın 1940'ta Stockholm'de yayımladığı Değişen Kafalar, XII. yüzyıldan
kalma bir Hint efsanesine değişik bir açıdan yaklaşıyor. Şridaman ile Nanda,
farklı kastlardan gelmelerine, zihnen ve fiziki olarak birbirlerinden çok
farklı olmalarına rağmen, ayrılmaz iki dosttur. Şridaman, Brahman soyuna
dayanan tüccar bir aileye mensup narin yüzlü, çelimsizdir; Nanda ise demircilik
yapan, inek güden güçlü ve yakışıklı bir gençtir. Birbirlerini tamamlayan bu
iki gencin dostluğu, güzel Sita'yla karşılaşmalarıyla yeni bir boyut kazanır.
Şridaman ve Sita evlenir. Ancak Sita'nın, seçimiyle ilgili pişmanlıkları
vardır. Hayatları, Sita'nın ailesine birlikte yaptıkları bir yolculukta geçen
olaylarla çok ilginç bir biçimde yön değiştirir.
Thomas Mann, Değişen Kafalar
ile çok nadir bir olaya, kültürlerarası etkileşime neden olur. Hint
efsanesinden yola çıkan Mann'ın romanı, Hint oyun yazarı Giris Karnad'ın ödüllü
oyunu Hayavadana'yı esinler.
Mann
eserinde, kelimenin tam anlamıyla mitolojik bir Hint fantezisi yaratmıştır.
Doğu ve Batı, zihin ve beden, dostluk ve aşk, erotizm ve ruhsal uyum gibi
motifler üzerine çok şey söyleyen Değişen Kafalar, mitolojik ve fantastik bir
öykü.
Adlarını
"İneklerin Mutluluğu" adlı tapınaktan alan iki ayrı kasta
mensup gençlerin hikayesidir Değişen Kafalar. Thomas Man bu kitabıyla da
kafaları karıştırır. 1929 Nobel Edebiyat Ödüllü bu eser edebiyat okurlarının
vazgeçilmezi arasına girmeyi başarır. Değişen Kafalar bir hint efsanesidir. Olay
örgüsü üç kişi etrafında gerçekleşir. Şridaman ve Nanda ayrılmaz iki
dosttur. Farklı kast sistemlerinde yer almalarına rağmen birbirleriyle çok iyi
anlaşırlar. Şridaman, Brahman soyuna dayanan bir tüccar oğludur. Asil ve çelimsiz
vucutlu soylu bir kafası vardır. Nanda ise demircilik yapan, inek güden bir
genç olarak çıkar karşımıza. Şridaman'a kıyasla daha yakışıklı güçlü yapılı ve
esmerce bir gençtir Nanda. Nanda ve Şridaman'ın dostluğu
sürerken bir gün karşılarına güzel Sita çıkar. Kitapta buraya kadar şaşırtıcı
bir şey yoktur. Thomas Man, "Dinleyenlerin, öykünün uyumlu gidişatına
aldanıp gerçek yüzünü gizleyen tuzağa düşmemelerini dilerim!"der dediği
gibi de bundan
sonra olaylar farklı bir boyut kazanır.
Nanda ve Şridaman bir tapınakta
dinlenirken ansızın ormanın içinde kıyafetlerinden arınarak suya giren Sita'yı
görürler. Kitapta Sita'dan şöyle bahsedilir. “Sarisini ve gömleğini suya inen merdivenin
basamaklarına bırakmış, boynunda sadece bir gerdanlık, kulaklarında sallanan
küpeleri, ve topuz yaptığı gür saçlarını saran beyaz bir bağla çırılçıplak, orada
öylece duruyordu. Vücudunun güzelliği göz kamaştırıyordu. Sanki Maya’dan
yapılmıştı…karın bölgesinin genişliğini ortaya çıkaran çekici yuvarlak
kalçaları, bir goncayı andıran ve dimdik duran el değmemiş göğüsleri, ışıl ışıl
parlayan çıkık poposuyla tam da Brahman’ın düşlediği kadın tipiydi.”
Nanda, Sita'ya yabancı
değildir. Geçen yıl ilkbahar da Güneş Tanrısı için bakire kız olarak
seçildiğinde tanrıya yardım toplamak için salıncakta güzel Sita'yı nasıl
salladığını Şridaman'a anlatır. Şridaman Sita'ya aşık olur. “Eğer ben kekik gözlü,
güzel yapılı ve muhteşem kalçalı Sita’ya sahip olamazsam, yaşama sevincim
kendiliğinden yok olup gidecek. İşte bunun için beni yakacak odun kulübemi
hazırla.” Burada araya
gireceğim, bahsi geçen yakma geleneği Hindistan'da çok yaygındır. Hem ateşi
harlamak adına ateşin çevresine bir takım yağlar konulur.
Çiftimiz Nanda'nın yardımıyla evlenir. Kitapta kız tarafına tereyağı ve
pirinç verilip kızın alındığı yazar. Fakat genellikle Hint toplumunda erkeğe
başlık parası verilir. Bu durumda Hintliler tarafından farklı bir tutum
sergilenmiş, erkekler daha çok başlık parası alabilmek için eşlerini yakıp
yeni eşler edinmeye çalışmışlardır. Buradan da anlaşılıyor aslında Hint
geleneğinde kadınlara yer verilmeyişi. Sita ve Şridaman'ın mutlu bir evlilikleri vardır. Bir gün Sita'nın ailesini
ziyaret etme adına üç kişi yollara düşerler. Dinlenmek için bir tapınakta
dururlar ve Şridaman tapınağa girecek ve burada ruhunu Ana
Tanrıca'ya adamak için boynunu keser. Bu olaylar sırasında Nanda ve Sita
dışarıda Şridaman'ı beklemektedir. Sita her daim Nanda'nın vucudundan etkilenmiş
ve her gün Nanda'yı rüyasında gördüğü bu bölümde açıklanır. Sita,Şridaman
tapınakta iken Nanda'ya yakınlık kurmaya çalışır. Nanda ise tapınağa
dostunun yanına gider ve bu olaya şahit olur ve o da aynı işlemi
gerçekleştirir.Sita ise çaresizlik
içinde dönmeyen dostunun ve eşinin yanına gidince olanları görür. Ana
Tanrıca'nın izni ile Sita kafaları vucudla birleştirilir. Bu noktadan
sonra şaşırtıcı olaylar gerçekleşir. Kitap adını bu noktadan sonra alır.
Kitapta Sati(dul yakma töreni)
geleneğinden bahsedilir. Sati geleneğinde yani Hinduizm'in olduğu ülkelerde bu
geleneğe bağlı kalınarak kadınların yaşamları eşlerin yaşamaları ile denktir.
Kitabın bu bölümünde de Sita eşinin ölmesi üzerine o da ölmeyi dener.Bu
gelenekte kocanın önce ölmesinin cezası kadına verilir ve kadın yakılır. Artık
yasaklanmış olsa da halen daha Brahmanlar bu geleneği açıkça olmasa da yerine
getirmektedir. Araştırırsanız göreceksiniz mutfak kazaları yanlışlıkla çıkan
yangınlar Nepal de Hindistan da bununla bağdaştırılır. Diyemeden de geçemeyeceğim eser
mitolojik bir eserdir aynı zamanda da Hint fantezisidir. İçinde erotizmi de
barındırır. Okuyunca pişman olmayacağınız bir eser. İyi
okumalar !
KÜÇÜK.K
0 yorum:
Yorum Gönder